Toplumda Ahlak Olmazsa Ne Olur? İşte Cevabı, Ciddi Ciddi!
Toplumda ahlak olmazsa ne olur? Hadi gelin, bu soruya biraz mizahi bir gözle bakalım. Çünkü işler ciddiye bindiğinde, gerçekte neler olacağı üzerine düşünmek yerine, en iyi yapabileceğimiz şey bu konuya biraz esprili yaklaşmak. Bir de, ahlaklılıkla ilgili sorulara yanıt verirken kendimle bile dalga geçiyorum, çünkü ciddi düşününce “Hadi ya, bu dünyada gerçekten hiç kimse ahlaklı değil mi?” diye içimden geçiriyorum. Ama gelin bakalım, eğer gerçekten toplumda ahlak olmasaydı neler olurdu? Önümüzdeki birkaç satırda, biraz hayal gücü, biraz gerçeklik, biraz da mizah katacağız.
İlk Durum: Trafikte İnsanlık Olmaz!
Ah, İzmir’deki trafik… Özellikle yaz aylarında, o kadar kalabalık oluyor ki bazen sanki birbirimize gözümüzü dikip “Yoksa yol benim mi?” diye bakıyoruz. Trafikteki en basit kuralların bile ihlal edildiği bir toplumda, ahlakın olmaması demek, gerçekten can sıkıcı bir duruma yol açar. Ama düşünün, eğer ahlak olmasaydı? Herkes sadece kendi çıkarını düşünseydi? Trafik ışıkları kırmızıyken geçmek normalleşseydi, “Bir tek ben geçmedim, diğer herkes geçsin” mantığıyla yola çıksaydık? Tam bir kaos olurdu! Herkes kendi hızına göre giderdi, kimse kimseye yol vermezdi, peşinden gelenler de durmazdı. Ohooo, kaç kere kaza yapıldığına kimse bakmazdı, çünkü ahlak diye bir şey kalmazdı! İşte o zaman, trafiğe her gün giren bir sürü insanın bir süre sonra birbirine gözdağı vermekten keyif aldığını fark ederdik.
Örneğin bir gün bir arkadaşım ile trafik hakkında konuşuyorduk. “Ya, aslında burada hiç yol verme kültürü yok” dedim. O da bana göz kırparak “Herkes sadece kendine yol verir,” dedi. Vay be dedim, ne kadar derin! Ama işte, trafik kuralları da aslında toplumda ahlakın işlediği en basit yerlerden biri değil mi? İyi niyetle birine yol vermek, aslında çok da büyük bir şey değil ama bu tür küçük şeyler toplumdaki genel anlayışla doğrudan bağlantılı.
İkinci Durum: Çalışma Hayatında Ahlak? Unut Gitsin!
Bir iş yerinde bir şeyler yanlış gittiğinde, işler çığırından çıkabiliyor. Çalışanlar birbirinin sırtını kesiyor, yöneticiler sadece kendi çıkarlarını düşünüyor, hepimiz birbirimizin üstüne basarak yükselmeye çalışıyoruz… Bu ne kadar eğlenceli olabilir? Gerçekten de, toplumsal ahlak olmadığında, iş hayatı büyük bir karmaşaya dönüşür. “Hadi bakalım, bu sefer kim kimden daha hızlı çalar?” diyecek bir düzen çıkar ortaya. Bir hafta önce, “Ben buradayım” diyen çalışan, bir sonraki hafta o kadar silikleşir ki, her şeyin üstü kapatılmaya çalışılır. Hadi bir de üstüne, “Yani ben bu işte yükselmek için fazla çaba sarf etmiyorum, zaten tüm iş gücünü bir başka takım yapacak” desek? Çalışma ahlakı hiç kalmazdı. Kimse işini düzgün yapmaz, iş yapıyormuş gibi görünmek yeterli olurdu. Kendi başıma gelenleri düşündükçe, bu fikir biraz ürkütücü, değil mi?
Bir arkadaşım da geçenlerde şunu demişti: “Bazen iş yerinde ‘takım çalışması’ dedikleri şeyi kimse anlamıyor, herkes kendi egosunu besliyor.” İşte bu tam da o an! Eğer toplumda ahlak olmasaydı, kimse takım çalışması yapmaz, herkes sadece kendi çıkarı peşinde koşardı. O kadar! Düşünmesi bile korkutucu, değil mi?
Üçüncü Durum: Sosyal Medya Kafası!
Sosyal medya, ahlakın bu kadar çözüldüğü yerlerden biri. Burada her şey biraz daha çılgınca, biraz daha kontrolsüz! Ahlak olmadığında, insanlar rahatça başkalarını yargılayabilir, zarar verebilir ve bunun hiç cezası olmaz. Ne var ki? Kendi düşüncelerimizi ve isteklerimizi başkalarına empoze etmek çok kolay olur. Paylaşmak, beğenmek, yorum yapmak… Birinin karısını çekiştirmek bile sıradanlaşır. Kimse kimseyi anlamaz, herkesin fikri doğru olur. Bu, sosyal medya dünyasında yerleşen kaosun bir parçasıdır. Birinin fotoğrafını beğenmek, sonra da o fotoğrafın altına “Yazık ya, her şeyin altına giydirme tarzında bir şeyler yazmış, kimseyi dinlemeden yol alıyor” demek o kadar da sıradan olur ki!
Bir zamanlar bir arkadaşımın “Sosyal medya, herkesin aynı anda düşünmeden paylaştığı bir dünya” dediğini hatırlıyorum. Gerçekten doğru. Bir yanda herkes başka birinin hayatını eleştiriyor, diğer yanda kimse kimseyi umursamıyor. Toplumda ahlak olmasaydı, herkes çok rahat bir şekilde başkalarına kötü niyetli yorumlar yapabilirdi. Yani, kendimizi o kadar güvende hissederdik ki, bir de bakardık, kimse kimseye saygı göstermiyor. Bu, korkunç bir durum!
Sonuç: Ahlaksız Bir Toplum? Kimse Gerçekten İstemez!
Peki, toplumda ahlak olmasaydı ne olurdu? Trafikte, iş yerinde, sosyal medyada ve hayatın her alanında bir kaos olurdu. Ancak, belki de en önemli şey, aslında bu kadar çılgınca bir yaşamın kimseye fayda sağlamayacak olması. Hadi, bir düşünelim: Bir toplumda ahlak yoksa, insanlar birbirine nasıl güvenebilir ki? Herkes kendi yolunda, sadece kendisi için yaşar. Ama biz, insanların birlikte yaşadığı, birbirini anladığı ve saygı gösterdiği bir toplumda daha rahat etmiyor muyuz? O yüzden, ahlaklı bir toplumda yaşamak, aslında herkes için daha iyi bir şey. Sonuçta, azıcık saygı, azıcık empati, bu dünyada her şeyi daha yaşanabilir kılmaz mı?